3 Mayıs 2012 Perşembe

ŞANLIURFA İSE ÇİĞKÖFTE




Şanlıurfa’nın da her il gibi kendine özgü bir yemek geleneği vardır. Ama bizim ilk aklımıza gelen Urfa ile özdeşleşen Çiğköfte olmaktadır.
Urfalılar asırlardan beridir süregelen damak zevkinin en güzel örneklerini veren zengin çeşitte yemeklerle beslenmesini bilmişlerdir.Yörenin yemeklerinin lezzetlerinin yanı sıra besin değerleri de çok yüksektir. Yemek yapma becerisinin yanında yaptıkları yemekleri misafirleriyle paylaşmak geleneği sadece Urfa halkına değil de, bütün Anadolu insanına mahsus bir özelliktir. Fakat Urfalıların misafir sevme özelliğinin, hiç bir öğün misafirsiz yemeğe oturmayan Hz. İbrahim (A.S.)'dan geldiği herkes tarafından bilinmektedir.
"Halil İbrahim Sofrası" hepimizin kulağına tını olmuş bir deyimdir. Urfalılar bugün de her zaman olduğu gibi misafir ağırlamaktan ve onlara çeşitli yemekler ikram etmekten büyük zevk duymaktadırlar. Toplu yemek yemenin verdiği hazzı tatmış bu insanlar, yaptıkları her türlü toplantıyı başta "Çiğköfte" olmak üzere birçok zengin yemek çeşitleri ile süslenmiş sofralarını insanlara açarlar.
Gelelim Çiğköfte’nin doğuş öyküsüne; Hz. İbrahim döneminde yaşayan bir Urfalı avcı, avladığı ceylanı eve getirerek hanımından yemek yapmasını ister ve hanımı ise evde odun bulunmadığını söyler. Çevrede toplanacak bir tek dal bile kalmamıştır. Çünkü Nemrut, Hz. İbrahim'i ateşe atmak için yakacak ne varsa toplattırmıştır. Avcı, hanımından bir çare düşünmesini ister. Bunun üzerine avcının hanımı, ceylanın budundan bir miktar yağsız et çıkararak bir taş üzerinde başka bir taşla olağan gücüyle ezmeye başlar. Sonra ezilmiş eti bulgur, biber tuzla karıştırarak bir güzel yoğurur. Ve üzerine yeşil soğan, maydanoz ekler. Böylece Urfa'nın o enfes ve tadına doyum olmaz çiğköftesi meydana gelir. Urfalılara ve tabi ki bizlere, Hz. İbrahim'in ateşe atıldığı günden bir hatıra olarak da Çiğköfte kalır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder